Warning: Declaration of AVH_Walker_Category_Checklist::walk($elements, $max_depth) should be compatible with Walker::walk($elements, $max_depth, ...$args) in /var/www/vhosts/umtsspeedtest.de/httpdocs/ayasofyazeitschrift/wp-content/plugins/extended-categories-widget/4.2/class/avh-ec.widgets.php on line 0
Mehmet Nuri Güleçyüz (Fırıncı) Ağabey – Ayasofya Zeitschrift – Die Zeitschrift für Wissenschaft, Integration und Religion

Mehmet Nuri Güleçyüz (Fırıncı) Ağabey


Ağabeylerin firkati büyük bir elem veriyor insana. Hele Üstadla muhatab olan ağabeylerin vefatları; ayrı bir etkiliyor insanı! Ağabeylerin vefatı, hep bana Duhan Suresindeki: „Ehl-i dalâletin, yani doğru yoldan sapmışların ölmesiyle, yer ve gök, onların üstünde ağlamıyorlar.“ Ve mefhum-u muhalifle  yani zıd manasıyla işaret ediliyor ki „Ehl-i imanın dünyadan gitmesiyle, yer ve gök, onların üstünde ağlıyor.”  ayetini hatırlatır. (32. Söz, 3. Mevkıf/2. Mebhas, (s:869)

Semavat ve zemin ehl-i imanın bu dünyadan ayrılmasına ağlayıp hüzünlendiğine göre, Kur’an ve İman hizmetinin hadimleri olan muhterem ağabeylerin firkatinden bizlerin hüzünlenmemesi ve etkilenmemesi mümkün olur mu hiç?

Onlar hayattayken bu hizmete ne kadar omuz verdikleri, ne kadar fedakârane çalıştıkları ve katkı sağladıkları pek fark edilemiyor belki. Fakat onların vefatlarıyla bu yükün ne kadar zor, ne kadar ağır olduğu daha çok hissediliyor!

Üstad hazretleri, Kastamonu’da iken kendisine gönderilen Risale-i Nurlara o kadar sevinmiş ki, ‚gönderdiğiniz risaleler, bilhassa Onuncu Söz buraya o derece fâide verdi ki, herbir sahifesine mukabil,  elimden gelseydi, büyük bir hediye verirdim. Çoktan beri göremediğim için, ben hangisini okursam „En birinci budur“ derdim. Ötekine bakardım, „Bu birincidir.“ Daha öbürüsüne baktıkça hayret ederek kat’î kanaatim geldi ki, Risaletü’n-Nur’un kitapları birbirine tercih edilmez. Her birinin kendi makamında riyaseti (bir üstünlüğü) var.” diyerek memnuniyetini ifade eder. 

Üstadın bu ifadelerinden yola çıkarak; Üstadla muhatab olan ağbeylerin de her biri bir inci ve birincidir. Birbirine tercih edilemezler. Her birinin kendi makamında bir riyaseti ve üstünlükleri vardır.

Saff-ı evvel ağabeyler, yıldızlar gibi birer birer kayıp gittiler; geriye kalan iki yıldızdan biri daha kaydı Mehmet Nuri Güleçyüz, üstadın tabiriyle Fırıncı Ağabey!..

Evet, Fırıncı ağabey, bir ömür boyu üstadına ve onun eserleri olan Risale-i Nurlara ve ona olan bağlılığını sebat ve metanetle devam ettirdi.

Fırıncı ağabey, duruşuyla konuşmasıyla, fedakârlığıyla, cömertliğiyle her zaman o güzel mütebessim yüzüyle,  âlicenap, efendi, kibar, samimî, mütevazı, yorulmaz, hizmet için hayır demesini bilmez, nezih, kibar ve yumuşak yürekli bir insandı. O lisan-ı haliyle ve lisan-ı kalıyla adeta bu hizmet için yaratılmıştı sanki!..

Fırıncı abi anlatılmaz yaşanır. Geleceğe matuf Kur’an ve iman hizmetine dair çok güzel projeleri olan basireti açık bir şahsiyete sahipti o. Onda sahabe üstadından tevarüs eden Rahim ve Hâkim isimlerinin yansımalarını görmek ve okumak mümkündü.

Maneviyat büyüklükleri, insan ölümü ânında varacağı mekânı ve âkıbetini müşahede eder. Ya sevinç veya üzüntü ve pişmanlık duyar! Fırıncı ağabeyin simasında ve halet-i ruhiyesinde bir sevinç ve mutluluk tebessümü vardı. “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz ve nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz.”

buyuruyor Efendimiz Alehissalatü vesselam. Fırıncı ağabeyin dünyada yaşadığı gibi öyle de dirileceğine inanıyoruz.

O, Mümkün oldukça “kardeşlerini tenkit etmemeye, üstünlük taslamamaya, gıpta damarını   tahrik etmemeye, nefislerini kendi nefsine şerefte, makamda, teveccühte, maddi menfaat gibi nefsin hoşuna giden şeylerde tercih etmeyi, meziyetlerini şâhısında ve faziletlerini kendinde   tasavvur edip, onların şerefleriyle şâkirâne iftihar etmeyi” kendine şiar edinen bir insandı.

Evet, o “Bir yıldızdı, kaydı sonsuzluğa!.. Artık sohbetlerini orada yapacak. Melekler dinleyecek, ehli Cennet dinleyecek onu ve sohbetlerini. Ve bizi bekleyecek orada inşallah!..

O görevini yaptı. Hizmetini tamamladı. Rahmet-i Ramana, Huzur-u Kibriyaya, Resulullaha, kendisiyle bütünleştiği Üstadına kavuştu. Şimdi ruhu onlarla beraberdir. Biz burada firkatiyle  hüzünlenip, gözyaşı dökerken, o onlarla beraber kim bilir ne kadar seviniyor, ne kadar mutludur!..

Fırıncı ağabey!.. Siz bize veda ettiniz, ama biz inanıyoruz ki bu veda geçicidir. Ve yine inanıyoruz ki bu bir ayrılık değil bir visal, bir kavuşmaktır, Mevlâna hazretlerinin ifade buyurduğu gibi “ bir Şeb-i Aruzdur,” bir düğün gecesidir, sevgiliye ve sevdiklerine bir kavuşmaktır.

Asrın mevlânası Bediüzzaman hazretleri ise Sizlere müjde! “Mevt idam değil, hiçlik değil, fenâ değil, inkıraz, son bulma değil, sönmek değil, firak-ı ebedî değil, adem değil, tesadüf  değil, fâilsiz bir in’idam, bir yok oluş değil. Belki, bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm  tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır. Saadet-i ebediye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır. Yüzde doksan dokuz ahbabın mecmaı, toplandığı yer olan âlem-i berzaha, kabir âlemine bir visal bir kavuşma kapısıdır. Öyle ise, kabir kapısına ağlayarak değil, gülerek giriniz.” diyerek, sesleniyor size, bize, insanlığa!..

Evet, onun vefat anını görmedim ama inanıyoruz ki hep güleç yüzlü olduğu gibi vefatında da soyadı gibi, yine güleç yüzlüydü. İnanıyoruz ki Fırıncı ağabey kabir kapısına da ağlayarak değil, gülerek gitmiştir.

Evet, Fırıncı ağabeyciğim sen bize veda ettin ancak asıl sevdiklerine kavuştun. Allah sana gani gani rahmet eylesin. Kabrin pürnur olsun. Ruhun şad olsun FIRINCI ABİCİĞİM ruhun şad olsun!  Âmin âmin âmin!..    

Mehmet EVREN

Ayasofya No 64